Türkiye'de Kadın Olmak

      

 

    Oğlunun anası, kocasının karısı, babasının kızı… Kadının tanımını yapmak için hep bir erkeğe ihtiyaç duyuluyor topraklarımızda. Cinsiyetinin, varoluşunun tanımı dahi doğru düzgün yapılmayan kadınlar olarak hayatın her alanında ikinci plana itiliyoruz. En basit hakları dilediğince yaşamak için mücadele etmekte; özgürlüğü için, kendisi olabilmek için,  varoluşundan utanmamak için hep daha fazla çaba sarf etmek zorunda. Dünde böyleydi bugün de böyle bu adaletsiz algı.

 


 

     Kadın, gece dışarı çıkmak istese “Ne işi var bu saatte dışarıda?”, dilediği kıyafeti giymek istese “Şuna bak ne biçim giyinmiş aranıyor orospu” algısı yıllardır aynı, değişmiyor. Toplumun yanlış ve eşitsiz cinsiyet algısı yüzünden, konuşurken yanlış anlaşılmamak için kelimelerini seçerek konuşmak zorunda, evine gitmek için geç saatlere kaldığında iğrenç bakışlara maruz kalmak zorunda, erkekler tahrik olmasın diye kıyafetlerini derli toplu seçmek zorunda hatta attığı kahkaha bile yanlış algılanmasın diye içinden gelen mutluluk yansıması olan kahkahayı saklamak zorunda.

 

 

    En temel insan haklarını yaşamak için bile bu denli sıkıntı çekmek yetmiyor her gün iş/okul çıkışı evine korkarak yürüyor, gönül rahatlığıyla kulaklığıyla müzik bile dinleyemiyor yürürken, iğrenç laflara, küfürlere bakışlara maruz kalıyor bazen şiddet görüyor, işkence görüyor yetmiyor taciz/tecavüz ediliyor o da yetmiyor korkunç şekillerde öldürülüyor. Bunların hiçbirini hak etmediği halde üstüne bir de bunlar onun suçu gibi suçlanıyor, hak etmişti deniyor. Faili/katili/suçlusu her neyse saçma sapan hallerden indirim alıp elini kolunu sallayarak devam ediyor hayatına. Yaşanan tüm bu kadını değersizleştiren olaylar kadınları doğuştan suçlu kılmaya yetiyor bu ülkede.

 

 

       Bu yazdıklarımı verilerle desteklemek gerekirse;

-Dünya Ekonomik Forumu tarafından hazırlanan Cinsiyet Raporu’na göre Türkiye son 10 yılda 20 basamak geriledi. Kadın –erkek eşitliğinde 142 ülke arasında 125.sırada yer alıyor.(Tunus 123. ,Bahreyn 124. sırada)

-Son 13 yılda (2002-2015) 5406 kadın cinayete kurban gitti.

-Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de yaşayan her 2 kadından 1’i fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor.

-Yaşadıkları şiddeti kimseye anlatamayan kadınların oranı % 48.5

Bu basit bir kaç veri bile açıkça gösteriyor ki kadınlar cinsiyetleri nedeniyle ayrımcılığa uğruyor.  Daha zengin, daha güçlü, daha özgür, daha adaletli ve daha yaşanılabilir Türkiye hayali dinliyoruz hep politikacılardan. Lakin hep unutulan bir şey var;  “Bir ülkenin yarısı ayaklarından toprağa zincirlendikçe geri kalanı göklere yükselemez.” Tüm bu hayalleri gerçekleştirmenin yolu öncelikle ve muhakkak olarak toplumun bel kemiğini oluşturan kadınların haklarını teslim etmekten geçiyor.

Yorumlar

Popüler Yayınlar