Öyle bir çağdayız ki yaşamak denilen şey nefes alıp,yemek yiyip,uyumak
ve birbirinin aynısı günleri tekrarlamaktan ibaret bir eyleme
dönüştü.Sıradan ve yavan bir şekilde canlılığımızı sürdürüyoruz.Mutlu
yaşamıyoruz,yaşatmıyoruz artık birbirimizi.Herkes birbirinin kuyusunu
kazar vaziyette elinde kürekle bekliyor.Birisi bir işte başarılıysa onu
motive edip,desteklemek yerine kötülüğünü isteyip kıskanıyoruz.
Hoşgörü,yardımlaşma,işbirliği,empati,başkasının mutluluğu ile mutlu
olmak çok az yaşanan güzellikler, "Ey gidi o eski günler" sözüyle yad
edilen.İlişkiler son derece yüzeysel.İnsanların menfaatleri için
birbirlerini geçici süreliğine kullanmasından ibaret,samimiyetsiz ve
soğuk.Zaman ilerledikçe,günler geçtikçe mutsuzluğa,yalnızlığa
alışıyoruz.Alışılan bu mutsuzluk günden güne sarıyor bizi.En basitinden
yolda giderken,gülen bir insan görsek;"Neden gülüyor ki bu şimdi?" ya da
"Komik bir halim mi var deli mi ne?" diye aklımızdan geçirip
sorguluyoruz hemen.Gülmek son derece normal bir eylemken gülen bir yüz
görmeyi anormalleştiriyoruz.Asık suratlar görmeyi
normalleştiriyoruz,mutsuzluğa bu denli alışıyoruz işte.
Yaşadığımız bu soğuk çağa bir sürü isim koyuyorlar; teknoloji çağı,bilim
çağı,iletişim çağı...Hepsi saçma geliyor bana. Bu çağın adı basbayağı
"bireyselliğin mutsuzluk çağı".
Yorumlar
Yorum Gönder