hayat, biz gelecek için planlar yaparken başımızdan geçenlerdir.

Duvarda asılı olan saatin alabildiğine aceleci, bilinmeyen bir yere doğru koşan tik takları çoğu zaman insani sağır eden bir sessizliğin simgesi olur. Öylesine eşsiz bir sessizliktir ki bu insanı durduk yere rahatsız olma, endişe duyma bazende gelecekten korkma hallerine sürükler. Bu hislerin sebebi de; saatlerin akrebi ve yelkovanının her gün yeni baştan üzerinde dolaştığı sayılara bakarak, saatleri gösteren o sayılarda geleceklerimizi görmemizdir kuşkusuz. Bu görüngelerimiz doğrultusunda planlar yaparız. Bu konuyla ilgili ünlü müzisyen John Lennon'un bir sözü var; "Hayat, biz gelecek için planlar yaparken başımızdan geçenlerdir." Bu sözün doğruluğuna ve yerindeliğine yürekten inanıyorum. Dilimlere  bölüp adını zaman koyduğumuz ve sürekli akıp giden, her akışında farklı şeylerle gelen bu muğlaklık bizi gelecek bilinmezini düşünmeye ve planlar yapmaya sevk etmiyor mu aslında?

Planlar, hedefler belirliyoruz sayısızca, hayat temposu ve 21.yy 'ın dayattığı  'hızlı yaşama/tüketme' alışkanlıkları da eklenince işin içine çözülmesi zor bir yumak oluşuyor. İnsanın kendi eliyle, hep daha fazlasını istemesinin bir sonucu oluşturduğu bu yumak daha da işin içinden çıkılmaz bir hal yaratmıyor mu? Üstelik her zaman elinde bir joker bulunduran zaman da ne getirecek belli değilken. Zira saatler insana her zaman güzel şeyleri anımsatmıyor. Sonuçta her birimiz bir gün, bir günün bir saatinde ölmeyecek miyiz?


Yorumlar

Popüler Yayınlar